2 Aralık 2009 Çarşamba

küLtür oLgusu oLarak oyunun doğası ve anLamı – johan huizinga

oyunn

Johan Huizinga

Oyun kültürden daha eskidir. Nitekim, kültür kavramını ne kadar daraltsak da, bu kavram her halükârda bir insan toplumunun varlığını kabul etmektedir; ve hayvanlar kendilerine oyun oynamalarını öğretmesi için insanın gelmesini beklememişlerdir. Kuşkusuz, şunu hiç çekinmeden ifade edebiliriz: İnsan uygarlığı genel oyun kavramına hiçbir temel özellik katmamıştır. Hayvanlar tamamen insanlar gibi oyun oynamaktadırlar. Oyunun bütün temel çizgileri hayvan oyunlarında çoktan gerçekleştirilmiş durumdadır. Bütün bu çizgileri gözlemek için, yavru köpeklerin neşeli oynaşmalarını dikkatlice izlemek yeterlidir. Bunlar, bir tür ayini andıran tavır ve jestlerle birbirlerini oyuna davet etmektedirler. Yavru köpek oyun oynadığı arkadaşının kulağını ısırmayı yasaklayan kurala uymaktadır. Sanki korkunç öfkeliymişler gibi davranırlar, ama bütün bunların içinde, özellikle, aşırı ölçüde bir zevk almakta ve eğlenmekte oldukları açıktır. Ancak, coşku içindeki yavru köpeklerin bu tür oyunları, gene de, hayvan eğlencesinin en ilkel biçimlerinden biridir. Bu oyunların çok daha üstün nitelikli ve sonsuz derecede daha gelişmiş olanları vardır: Hakiki müsabakalar ve seyirciler için canlandırılan güzel sahneler.

hoola2 Burada çok önemli bir noktayı hemen belirtmek uygun olacaktır. Oyun en basit biçimlerinde bile ve hayvan hayatının içinde, tamamen fizyolojik bir olgudan veya fizyolojik olarak belirlenen psişik bir tepkiden daha fazla bir şeydir. Bizatihi oyun olarak, tamamen biyolojik veya en azından tamamen fiziksel bir faaliyetin sınırlarını aşmaktadır. Oyun anlam bakımından zengin bir işlevdir. Oyunda, yaşamın doğrudan gereksinimlerini aşan ve eyleme anlam katan bağımsız bir unsur “oynamaktadır”. Her oyun bir anlam taşır. Eğer, oyuna bir öz yükleyen bu faal ilkeye zihin dersek aşırıya kaçmış oluruz; eğer ona içgüdü dersek hiçbir şey söylememiş oluruz. Hangi açıdan ele alınırsa alınsın, oyunun bu “kasıtlı” karakteri, bizatihi özünün içinde yer alan maddi olmayan bir unsurun varlığını açık etmektedir.

camur-oyun-resim Psikoloji ve fizyoloji, oyunu hayvanlarda, çocuklarda ve yetişkin insanlarda gözlemek, tasvir, etmek ve açıklamak için çaba sarf etmektedirler. Bu bilim dalları oyunun doğasını ve anlamını saptamaya ve onun hayat düzlemindeki yerini belirlemeye uğraşmaktadırlar. Bu yerin önemi, oyunun yerine getirdiği işlevin gerekli veya hiç değilse yararlı karakteri, her bilimsel araştırma ve inceleme tarafından, genel olarak ve çelişkisiz bir şekilde, hareket noktası kabul edilmiştir. Oyunun bu biyolojik işlevini tanımlamaya yönelik çok sayıdaki girişim birbirlerinden oldukça farklıdır. Kimileri oyunun kökeninin ve temelinin, yaşam sevinci fazlalığından kurtulmanın bir biçimi olarak tanımlanabileceğine inanmıştır. Başka teorilere göre ise, canlı varlık oyun oynadığında, doğuştan gelen bir taklit yeteneğinin hükmü altındadır; veya bir gevşeme ihtiyacını tatmin etmektedir; veya hayatın ondan talep edeceği ciddi faaliyetlere hazırlık antrenmanı yapmaktadır; ya da oyun, insanın benliğine sahip çıkmasını sağlamaktadır. Daha başka varsayımlar da, oyunun kökenini hem egemenlik kurma arzusu, hem de yarışma ihtiyacı içinde, bir şey yapabilmeye veya bir şeyi belirleyebilmeye yönelik olan kendiliğinden yatkınlıkta aramaktadırlar. Nihayet diğer bazı teoriler, oyunu zararlı eğilimlerden masum bir şekilde kurtulma yolu olarak kabul etmektedirler; yani bunlara göre oyun ya fazlasıyla tek yanlı olarak hareket etmeye yönelten bir eğilimin zorunlu telafisidir, ya da gerçek hayatta gerçekleştirilmesi olanaksız arzuların bir kurmaca aracılığıyla yatıştırılması ve böylece kişisel benlik duygusunun korunmasının sağlanmasıdır (1).

cocuk-oyunlari-yakantop Bütün bu açıklamalar ortak bir hareket noktasından yola çıkmaktadırlar: Oyunun oyun olmayan başka bir şey karşısında ortaya çıktığı ve bazı biyolojik beklentilere cevap verdiği varsayımı. Bu açıklamalar oyunun nedenini ve amacını araştırmaktadırlar. Bu soruna verilen cevaplar birbirlerini hiçbir şekilde dışlamaz. Belirtilen bütün açıklamaları, can sıkıcı bir kavram kargaşasına düşmeksizin, birbiri ardına kabul etmek mümkündür. Buradan, bütün bu açıklamaların kısmi olduğu sonucu çıkmaktadır. Eğer aralarından biri gerçekten eksiksiz olsaydı ötekileri dışlar veya onları içerir ve üst bir birim içinde özümlerdi. Bu açıklama girişimlerinin çoğu; oyunun bizatihi kendi olarak doğası ve oyuncular için taşıdığı anlam üzerinde ancak ikincil olarak durmaktadır. Bunlar oyuna, öncelikle estetiğin derinlerine demir atmış olma niteliğine hiç dikkat etmeden, hemen deneysel bilimin ölçü aletleriyle yaklaşmaktadırlar. Gerçekten de, oyunun asıl özü tasvir bile edilmemiştir. Getirilen her açıklamanın karşısında, şu soru geçerliğini korumaktadır: Tamam öyle olsun, ama sonuçta oyunun zevkli yanı nedir? Bebek neden zevkten bağırır? Oyuncunun neden hırstan gözü döner, neden binlerce kişi kalabalık futbol maçında çılgınlığa varan bir heyecan yaşar? Oyunun yoğunluğu hiçbir biyolojik çözümleme tarafından açıklanabilmiş değildir. Ve zaten oyunun özü, tamamen onun kökeninde yer alan yanı, tam da bu yoğunlukta, bu aşırı tahrik etme gücünde bulunmaktadır. Eğer mantıksal açıdan bakılırsa, doğanın kendi yarattıklarına şu gereksiz enerjileri sarf etmeye, gerilimden sonra gevşemeye, hayatın gereklerine hazırlanmaya ve gerçekleştirilmesi en güç olan arzuları telafi etmeye yarayan işlevleri, basit uygulamalar ve mekanik tepkiler halinde verebileceği düşünülebilir. Bunun tamamen tersine doğa bize oyunu, heyecan sevinç ve “matraklıkla” (grap) birlikte vermiştir.

Bu sonuncu unsur, yani oyunun “zevkli yanı” (aardigheid) tüm çözümlemeleri veya mantıksal yorumlamaları reddeder. Aardigheid kelimesi bu açıdan çok anlamlıdır. Bu kelimenin aard (doğa, karakter) olan kökü, fikrin daha derin bir açıklamaya indirgenemeyeceğini göstermektedir: Bu indirgenemezlik özelliği, İngilizlerin gündelik dillerine henüz girmiş olan fun kelimesinde olduğu kadar, bizim modern dil duygumuz için bu denli çarpıcı bir şekilde hiçbir yerde ifade edilmemiştir. Bizim Hollanda dilindeki grap ve aardigheid kelimelerinin meydana getirdiği bütüne, Almancanın hem Spass’ı, hem de Witt’i denk düşmekteyse de bu, farklı gelişmelerin sonucudur. Fransızcada bu kavramın bir karşılığı bulunmaması ilginçtir. Oysa bu unsur tam da oyunun özünü tanımlayan şeydir. Oyunda, hayatın herkes tarafından hemen tanınabilen ve kesinlikle temel bir kategorisiyle karşı karşıyayızdır. Oyunu, kelimenin modern anlamında bütünsellik olarak adlandırabiliriz; ve oyunu bütünselliği içinde kavramak ve değerlendirmek zorundayız. (…)

Çeviren: Mehmet Ali Kılıçbay

yazının tamamını buradan okuyabiLir ya da şuradan biLgisayarınıza indirebiLirsiniz…

johanhuizinga Johan HUİZİNGA, Hollandalı filozof ve kültür tarihçisi (Groningen 1872 -De Geest 1945). Felsefe ve tarih öğrenimini Groningen ve Leipzig üniversitelerinde yaptıktan sonra Groningen Üniversitesi’nde felsefe doktorası verdi. 1897-1905 arasında bir yandan Haarlem’de tarih öğretmenliği yaparken, bir yandan da araştırmalarını sürdürdü ve 1903′teAmsterdam Üniversitesi’nde Eski Hint Edebiyatı ve Sanat Tarihi doçenti, 1905′te Hollanda tarihi ve genel tarih profesörü oldu. 10 yıl Groningen Üniversitesi’nde çalışmalarını sürdürdükten sonra Leyden Üni-versitesi’ne geçti. 1929′da’ Haag Bilimler Akademisi Edebiyat Bölümü başkanı olan Huizinga, ölene kadar kaldığı bu görev sırasında Uluslararası Düşünsel Çalışma Komitesi üyeliği yaptı.Huizinga’nın düşünsel bütünlüğüne bakılınca güçlü bir insancılık (hümanizm) ile karşılaşılır. Bu insancılık, insanların dünyasında mutlak bir uyumun, dengenin, yan tutmayan bir barışın savunulmasına kadar uzanır. Gerek-ünlü eseri Ortaçağın Sonbaharı, gerek Erasmus Biyografisi hep bu insancılık (hümanizm) ile uyumlu bütünlükte över olmuştur. Bunlar ve öteki eserleriyle irdelediği bir başka sorun da kültürdür, insanın bugünü ve yarını, aklın tarih karşısındaki durumu bu çerçeve içinde ele aldığı, incelediği konulardır. Başlıca eserleri: Der Herbst des Mittelalters Erasmus (1 924), im Schatten von Mor-gen (Yarının Gölgesinde) 1935, Homo Ludens, Versuch einer Bestirnmung der Spielelements der Kuttur (Homo Ludens, Kültürle ilgili Oyun öğelerinin belirlenmesine ilişkin bir Deneme) 1939.

Hiç yorum yok: