8 Kasım 2009 Pazar

Yöntem ve Tekniğin Tanımı - Karşılaştırılması

T.C GAZİOSMANPAŞA ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

BİLİMSEL ARAŞTIRMA YÖNTEM VE TEKNİKLERİ KONULU SUNUM

DERS SORUMLUSU: YRD. DOÇ. DR. D.ALİ ARSLAN

HAZIRLAYAN: YUNUS EMRE SANLI

NO: 200470020

SUNUM TARİHİ: 31/ 03/ 2005

TOKAT 2005 ©

YÖNTEM VE TEKNİK

Yöntem ve Tekniğin Tanımı - Karşılaştırılması

Bilimsel bir araştırmanın safhalarından biride yöntem ve tekniklerin seçilmesi ve uygulanmasıdır. Burada yöntemden anlaşılması gereken husus daha ziyade bilimsel bir araştırmanın çeşitli safhalarında uygulanabilecek teknikleri sistematik bir biçimde düzenlemektir. Bu nedenle yöntem ve teknik kavramlarını titizlikle birbirinden ayırmak gerekir.

Teknik sözcüğü, araştırmacıların mantık ve istatistik yönlerden bir düzene sokmak için kullandıkları özel yolları ifade etmektedir. Bu bakımdan teknik, araştırmanın belli aşamasında sınırlı bir şekilde kullanılan bir takım pratik elemanları kapsar. Oysa yöntem, daha ziyade, araştırmanın tamamı ile ilgili zihinsel bir süreçtir. Aynı şekilde, bir diğer araştırmacı da buna şöyle değiniyor:

Araştırma yöntemi, araştırmanın amacını gerçekleştirmek için kullandığı genel yaklaşımdır. Araştırma tekniği ise, araştırma yönteminin gerçekleştirilmesi için kullanılan bilgi toplama aracıdır. Bir yöntem çerçevesinde bir ya da daha çok veri toplama tekniği kullanılabilir. ( Armağan, s:12)

Bilimsel yöntem kavramının iki anlamı vardır; zihinsel bir etkinlik olan bilimsel düşünce ve eylemsel bir etkinlik olan bilimsel araştırma. Bilimsel düşünce yöntemi, bilim adamlarının evreni anlamak amacıyla olguları betimlemek ve açıklamak için giriştikleri zihinsel etkinliktir. Bilimsel araştırma yöntemi ise, bilimsel düşünce yönteminin ışığında olguları betimlemek ve açıklamak için girişilen pratik bir etkinliktir. Bu iki süreç bir bütünün iki öğesini oluşturmaktadır. Hem zihinsel bir süreç hem de pratik bir inceleme süreci olan bilimsel yöntem betimleme ve açıklama niteliklerine sahiptir. Betimleme, olguları ve olgular arasındaki ilişkileri saptama, sınıflandırma ve kaydetme işlemidir. Betimleme aracı olarak deney, gözlem ve ölçme gibi işlemler kullanılır. Açıklama, betimlenmiş olguları ve bu olguların ilişkilerini yansıtan ampirik sonuçları bazı kurumsal kavram ve genellemeler baş vurarak anlaşılır biçimde ifade etmektir. (Armağan; s:26)

En geniş anlamda yöntem, bizi gerçeğe götüren yoldur. Zihinsel bir süreçtir. Ancak bilimsel düşünüş anlayışına göre gerçeklere ulaşmanın en güvenilir, en verimli ve başarılı yolu olumlu ve bilisel yöntemle mümkün olabilir. Bazen sadece sağduyu ve mantıkları ile, bazen sezişiyle, bazen de büyük ustaların düşüncelerini ileri sürmekle belirli çözüm tarzlarına ulaşmaya çaba gösterirler. Aslında sağduyunun, sırf mantık ve sezişin bilimsel yöntem içinde yerleri olmakla beraber, bunlar da tek başına sorun çözümlemede yeterli değildirler veya bizi sınırlı ölçüde ve rastlantı olarak gerçeklere ulaştırabilirler. (Payaslıoğlu; s:4)

  Az önce değindiğimiz gibi, bilimsel yöntemin güvenirliği ancak ve ancak kullanılacak veya seçilecek tekniklerin uygunluğu ile mümkündür. Bu nedenle yöntem veya zihinsel süreç ile kullanılan teknik arasında bire bir, bir uygunluk olmalıdır. Bilimsel ve olumlu yöntem düzenli düşünmeyi, bilgi edinmede belirli kural ve yollardan yine düzenli bir şekilde yararlanmayı ve bunu daha güvenilir ve verimli kılmak için gerekli alet ve teknikleri bulup kullanmayı ve geliştirmeyi ifade eder. Bilim dilinde gözlem ve deney yolu ile doğrudan doğruya olayların incelenmesini amaç edinen araştırma yoluna olumlu yöntem denilir.

Yöntemin zihinsel yönünü kapsayan ve bilimsel düşünce kavramı ile belirlenen bu yönüne yetişmek, eğitim ve formasyon bakımından büyük bir pedogojik önem ifade eder. Böyle bir zihniyetin geliştirilmesi bireysel olgunluğa eriştiren başlıca yollardan biridir.

Görüleceği gibi, bilimsel gerçeğe ulaşmamızı sağlayan yöntem ve teknik sorunu birbirinden farklı iki özelliği ortaya koymaktadır. Böylece, teknik veya teknikler, bilim adamının, inceleme sırasında bilgi toplamak için kullandığı özel araçları ifade etmektedir. Yöntem ise, kültürel incelemeler, bunlarla ilgili problemler, kuram (teori) ve veriler karşısındaki belli başlı kavramsal ve mantıki yönelişlerle ilgilidir. Teknikler, yöntembilimsel (metodolojik) yönelişleri kapsamakta ve yöntembilim de çoğu zaman özel tekniklere başvurmayı gerektirmektedir. (Bennett; s:4)

Bir incelemede, tekniklerin seçilmesi ve kullanılması, genellikle üzerinde inceleme yapılacak toplumun seçilmesi ve sorunların belirlenmesinden sonra gelmektedir. Örneğin; sosyal hayata katılarak yapılan gözlem, tek başına bir teknik değildir. Birçok tekniklerden meydana gelen bir bütündür. Çünkü, sosyal bilimci, içinde yaşadığı ve bulunduğu grubun mümkün olduğu kadar normal bir üyesi olmaya gayret gösterir. Sanki bir yerli imiş gibi aile, çalışma, oyun ve dinle ilgili faaliyetlere katılarak değerli veriler elde edebilir. Bilim adamı, aralarına katılmakla, yerlilerin bakış açısını çok daha kolaylıkla görebilir; değerler ve tutumlarla ilgili olarak elde edeceği veriler de çok daha tam olur. Görülüyor ki katılarak yapılan gözlem aslında tek başına bir teknik olmakla beraber birçok tekniklerin bütünleşmesini gerektirmektedir.

Bazı antropologlar, özellikle Polto, hem teknik ve yöntem arasında ayırım yapmamakta, hem de dokuz tekniğin kullanılmasını önermektedir. Antropolojik yapı araştırmalarını kapsayan bu tekniklerin birkaçını bir arada kullanmak bu alanda etkin sonuçlar verebilir. (Yurt; s:40)

Bilimsel gerçeğin elde edilmesinde yöntem bilim için hayati önemi olan üç nokta vardır.

Bunlar:

1) İncelemede çözülmesi gereken sorunlar nelerdir?

2) Bu sorunlar, incelemeden önce mi belirlenmelidirler? Yoksa inceleme ilerledikçe mi geliştirilmelidirler?

3) Ne gibi mantıki ilkeler, kuramlar (teori) ve genel kavramlar kullanılacaktır? Bütün bunlar yöntem bilimin tartışma alanlarını oluştururlar.

Sosyal bilimlerde sorunlarla ilgili birbirinin zıddı iki görüş vardır. Birincisine göre, sorunlar, daima incelenmeye başlanmadan önce seçilmelidir. Diğer görüşe göre, sorunların önceden belirlenmeleri gerekmez. İnceleme ilerledikçe geliştirilebilirler. Bunun için, toplumun seçilmesinde özel bir ölçüye ihtiyaç yoktur. Aslında, her iki ele alış değişik olmaktadır.

Buraya kadar söylenenleri özetleyecek olursak, araştırma konusunun seçilmesi, varsayım veya kuramın saptanması, yöntem ve tekniklerin uygunluğu araştırmacıyı bilimsel sonuca götürmekte önemli aşamaları oluştururlar. İyi bir araştırmanın gücü bu temel sorunlara eğilmesiyle mümkün olur. Ancak varsayım, kuram, yöntem ve teknikleri her toplumsal koşul ve olgu için kesinlikle geçerli değildir. Çünkü, bunların grubu ile deneme gruplarını kapsayan örneklerlere döndüğümüz taktirde ortaya çıkan sorunlar daha çok önem kazanacaktır. Şöyle ki, hem sosyolog hem de agronomist sonuçları ölçmeli ve tarafsızlığı bozan sorunların üstesinden gelmelidir. Çünkü örnekleme katılan kimseler gelirlerini bilmeyebilir veya istenilen güvenilir olanakları sağlansa, bile, anketçiye gereken bilgiyi temi etmeyebilir. Aynı tarzda, agronomist de sorunları ölçme durumundadır.

Bilim Yönteminde Aşamalar

Bilimsel bilgi elde etmede belirli aşamalar vardır. Fakat bu aşamalar muhakkak ki geri dönüşü olmayan bir sıra halinde değildir. Bunlar arasında ileri ve geri geçişler her zaman mümkün ve çoğu kez de zorunlu olabilir. Bilim yönteminin başlıca aşamaları şunlardır: sorunu belirleme, gözlem, hipotez, hipotezin test edilmesi. Şimdi kısaca bu aşamaları inceleyelim.

B.1 Sorunu Belirleme

Bilimsel araştırmanın temelinde cevaplanmaya çalışılan bir sorun yatmaktadır. Bu sorun doğal ve toplumsal çevreyi öğrenme isteğinden doğmuş olabileceği gibi, kişiyi rahatsız eden bir güçlüğün giderilmesi amacıyla da ilgili olabilir.

B.2 Gözlem

Sorunu açıkça belirledikten sonra bu konudaki olaylar gözlenmeye ve deliller toplanmaya başlanır. Olayların çeşitli yönleri, birbirleriyle karşılıklı bağlılıkları, değişme ve çelişkileri gerçek nitelikleriyle anlaşılmaya çalışılır. Çalışmanın niteliğine göre araştırmacı, doğrudan doğruya olaylara inerek gözlemi kendisi yapabileceği gibi, o konuda istatistik toplamak, başkaları tarafından yazılan ve söylenenleri değerlendirmek yoluna da gidebilir

B. 3Hipotez

Hipotez aşaması araştırmanın kavramlaştırılmasıyla ilgilidir. Burada, yapılan gözlemler ve edinilen izlenimlere dayanarak olaylar arasında, akıl yürütme yoluyla ilişkiler kurulur ve geçici çözüm yolları önerilir.

Hipotez, araştırılan sorunla ilgili olarak ele alınan veya öne sürülen, doğruluk veya yanlışlığı henüz test edilmemiş, fakat doğruluğuna önceden güven duyulan bir çözümlemedir. Bu çözümleme, araştırmanın ileriki aşamalarında tekrar olaylara dönülerek test edilecek, eğer gerçekler tarafından doğrulanıyorsa bilimsel bir bilgi niteliğini kazanacak, aksi halde değiştirilecek veya terk edilecektir. O nedenle hipotez araştırmayı sonuca götüren çok önemli bir yol göstericidir. Hipotezsiz bir çalışma dağınık ve düzensiz olup, böyle bir çalışmanın başarıya ulaşma şansı çok düşüktür.

Hipotez kurmak tümevarımcı bir yöntemdir. Çünkü olayların gözlemlenmesi ve izlenmesi yoluyla genel bir sonuca ulaşılmaya çalışılmaktadır. Başka bir ifadeyle, parçadan bütüne, özelden genele doğru bir geçiş söz konusudur.

Hipotezler pratik olaylara dayanarak kurulabileceği gibi, soyut fikirlerden de kaynaklanmış olabilirler. Birçok araştırma, teorik bir düzeyde yürütülür. Bu tür çalışmalarda amaç, yeni bir teori geliştirmek, mevcut teorilerdeki boşlukları doldurmak ya da bu teorilerin doğruluğunu kanıtlamaktır. Burada hipotez de teorik bir öneri olmaktadır. Teoriyi test etmeye yönelik çalışmalarda hipotezin teoriden çıkartılması ve gözlem veya diğer kanıtlarla doğrulanabilecek bir nitelikte olması gerekir.

Teori bir bakıma hipotezle aynıdır. Teoriler de zihinsel bir çaba sonucu elde edilmekte ve olayları açıklama amacına hizmet etmektedir. Fakat teorilerin hipotezlere göre kapsamı daha geniş ve doğruluk derecesi daha yüksektir. Teoriler birçok olay ve gerçeği içerirler. Ayrıca, bir teoride birçok hipotez bulunabilir.

Olaylar arasında keşfedilen ilişkiler, tek tek inceleme konusu yapıldığı sürece büyük bir yarar sağlamaz. Bilimsel yöntemde asıl önemli olan sistemler geliştirebilmektedir. Başka bir deyişle, ortaya çıkartılan bilgi veya ilişkiler genel bir soyut model içinde birleştirilmedikçe bilim yapılmış sayılmaz. Bu görev ise teoriler aracılığıyla yerine getirilir. Teori, soyut bir genellemeler sistemidir. Bilinen ilişkileri açıklar, bilinmeyenler hakkında da öngörüde bulunmaya yarar.

B.4Hipotez Testi

Hipotez, doğruluğu sınanmak için öne atılan geçici bir öneridir. Hipotez testi yeniden olaylara dönülerek yapılır. Araştırmacı hipotezini kurduktan sonra olay ve olguları gözleyip deliller toplayarak önerisinin doğruluğunu belirlemeye çalışır. Bu işlem sonucunda hangi hipotezlerin olaylara uyuştuğu ve soruna doğru çözümler getirdiği, buna karşın hangilerinin desteklenmediği anlaşılmış olur. Kuşkusuz, gerçeğe ters düştüğü saptanan bir hipotez ya terk edilecek, ya da gerçeğe uyacak biçimde değiştirilecektir.

Hipotez testi, tümdengelim yöntemine dayanan bir işlemdir. Çünkü genel bir öneri veri olarak alındıktan sonra tek tek olaylara inilmekte ve olayların bu öneriyi ne ölçüde desteklendiği saptanmaya çalışılmaktadır.

Kurulan hipotezin test edilmesi için bir kez daha olaylara dönülerek gözlemler yapılması, bilimsel yöntemde aşamalar arasındaki ileri ve geri geçişlerin ne derece gerekli olduğunun bir kanıtıdır.

Olaylar tarafından desteklenen hipotezler bilimsel bilgi niteliğini kazanırlar. Fakat bu gibi bilgilerin bilimin amacı doğrultusunda gelişebilmesi için daha genel ve soyut modeller içinde toplanmaları gerekir. Bu ise teoriler yardımıyla yapılmaktadır.

Sosyal bilimler, insan davranışlarını ve toplumsal olayları çeşitli yönlerden incelemeyi konu edinmişlerdir. Doğa bilimlerinin tersine, sosyal bilimlerde kanunlar kesinlik ifade etmezler. Yani belirli koşullar altında, belirli sonuçların ortaya çıkması kesin değildir. Sosyal bilimlerde kanunlar, daha çok genel bir eğilim niteliğindedir. Başka bir deyişle, belirli koşullar altında belirli davranışların ortaya çıkması kesin değil, istatistiksel anlamda yüksek bir olasılıktır. (Seyidoğlu; ss:3, 6)

Bilimsel Yöntemin Amacı, Aşamaları, İlkeleri ve Özellikleri

Bilimsel yöntem, bilim üretmenin yolu, kanıtlanmış bilgi elde etmek için izlenen yol, uygulandığında bilime katkı getirmiş ve getireceğine güvenilen süreçler, problemi çözmek üzere izlenen yol v,b tanımlanmaktadır. (Kaptan; s:13)

Bilimsel yöntem Aristo’dan bu yana gelen tümdengelim yöntemi ile F. Bacon’ un geliştirdiği tümevarım yöntemlerini bir araya getiren, olguları ve olgular arasındaki ilişkileri anlamayı ve açıklamayı ve güvenilir bilgiye ulaşmayı amaçlayan ilke ve teknikleri bir arada bulunduran süreçler toplamıdır.

Bilimsel yöntem birçok süreçten (aşamadan) oluşur. Bunlar çeşitli biçimlerde açıklanmaktadır. Bu açıklamalardan birini John Dewey yapmıştır. John Dewey’ e göre şu aşamalar söz konusudur;

Güçlüğün sezilmesi

Problemin tanımlanması

Çözümün kestirilmesi ( çözümü kolaylaştıran soruların ya da hipotezlerin kurulması)

Gözlenebilir doğrulayıcıların belirlenmesi

Deneme ve değerlendirme yapılması

Sonuçların yazılması/ raporlaştırma

Bu basamaklar üç ana basamağa indirebilir. Bunlar:

Tanılama

Doğrulama

Raporlaştırmadır. ( Kaptan; ss:13, 14)

C.1 Bilimsel yöntemin özellikleri

a.) Açık, seçik

b.) Denetlenebilir

c.) Yansız ç.) Eleştirici

d.) Düzeltici

e.) Denemeci 

f.) Seçici

g.) Ussal

ğ.) Duyarlılığı yüksek

h.) En güvenilir problem çözme yöntemi 

Bilimsel yöntem doğaldır ki tüm bilimler için ortak bir anlayışı gerekli kılar. Bununla birlikte toplumsal bilimler için bazı ilkeler ileri sürmektedir. (Kaptan; s:36)

Somutluluk İlkesi

Toplumsal bilimler yer ve zamanı belli somut olguları kendisine konu edinir

Nesnellik İlkesi

Araştırmacının değer yargılarından bağımsız olarak olgular hakkında yargıda bulunmalıdır.

Bilmediğini Varsaymak İlkesi

Bilimsel yöntemle elde edilmemiş bilgilerin yok sayılması, önsel bilgilere kuşku ile bakılması.

Kavramların Açık ve Seçik Tanımlanması İlkesi

Araştırma konusuna ilişkin kavramların açıklanması araştırmanın herkes tarafından aynı biçimde algılanmasını sağlar.

Konunun Sınırlandırılması İlkesi

Araştırma konusunun sınırlarının çizilmesi onun gerçekleştirilmesinin ön şartıdır.

Toplumsal Olayların Bütünlüğü İlkesi

Toplumsal olaylarda karşılıklı etkileşim vardır.

7.Toplumsal Olayların Değişebilirliği İlkesi

Değişmenim kaçınılmazlığı toplumsal olaylar için de geçerlidir.

Bilimsel İnceleme Yöntemleri ( Bacanlı; ss:26-36)

Bilimlerin gelişmişlik düzeyleri ile işlevleri arasında bir paralellikten bahsedilebilir. Daha gelişmiş olan bilimler daha çok kontrol işlevini yerine getirebilen bilimlerdir. Daha az gelişmiş olan bilimler ise daha az kontrol olanağı olan bilimlerdir.

Örnek: Matematik, sayıları kontrol altında tutabilmekte, istediğiniz şekilde ve yolda ‘’2’’ sağlayabilmektedir. Bu yüzden en gelişmiş bilim sayılmaktadır. Fen bilimleri sıralamada ona yakın bir yerde bulunmaktadırlar. Ardından biyoloji, sonra sosyal bilimler gelmektedir. Biyolojide yordama, psikiolojide açıklama işlevi ağırlıktadır. Antropoloji gibi bilim dalları ise daha çok anlamaya yöneliktir.

Bu fonksiyonlar dikkate alınarak bilimsel inceleme yöntemleri üçe ayrılabilir:

Betimsel yöntemler (anlama işlevi ağırlıklı)

İstatistiksel yöntemler (açıklama ve yordama işlevi ağırlıklı)

Deneysel yöntemler (kontrol işlevi ağırlıklı)

Buradaki yöntem- işlev karşılıklılığı tabii ki kabaca bir ayrımdır, yoksa bire bir sınırlama ifade etmez. Sıkı sıkıya bağlı kalınması gereken bir bağlantı olarak görülmemelidir. Ancak, buradan, bilimlerin gelişmişlikleri ölçüsünde deneysel yöntemleri daha çok kullandıkları gibi bir takım çıkarsamalarda bulunmak mümkündür.

D.1 Betimsel Yöntemler: Betimsel yöntemler, temelde var olan durumu betimlemeye, tasvir etmeye yönelik olan yöntemlerdir. Zaman zaman (sistematik gözlemde olduğu gibi) olayın ortaya çıkmasına yol açsalar bile, olaya ve sürece müdahale etmezler. Betimsel yöntemler üçe ayrılabilir: 1.) Gözlem

2.) Klinik

3.) Testler

D.1.1 Gözlem

Gözlem, var olan durumun gözlenerek olduğu gibi rapor edilmesidir. Gözlem, çeşitli açılardan farklı şekillerde sınıflandırılabilir ise de (iç gözlem- dış gözlem; katılımlı gözlem- katılımsız gözlem; doğrudan gözlem; doğrudan gözlem- dolaylı gözlem, v.b), yapılan işlemlere dayanılarak, burada iki gözlem türünden söz edilecektir, doğal gözlem ve sistematik gözlem.

Doğal gözlem, dışarıdan bir etki yapmadan normal koşullar altında yapılan gözlemdir. Araştırmacı her hangi bir müdahalede bulunma. Sadece olanları kaydeder. Folklorik çalışmalar bu yöntemin en güzel bir örneğini oluşturur.

Sistematik gözlem, belirli sınırlar ve kategoriler kullanılarak yapılan gözlemdir. Standart soru ve kategoriler yerine araştırmacının özel olarak seçtiği veya geliştirdiği kategoriler kullanılması açısından testlerden ayrılır. Sistematik gözlem doğal gözlemle şöyle karşılaştırılabilir: Doğal gözlem uzun ve zaman alıcı iken, sistematik gözlem deyim yerindeyse ‘’ baltayı istediğiniz yere vurmaya’’ benzer. Oysa doğal gözlemde nereye vuracağınız başlangıçta belli değildir, ‘’ ne çıkarsa’’ gibi bir düşünceye dayanılır.

D.1.2 Klinik Yöntem

Klinik yöntem, klinik terimi üzerinde durularak daha iyi anlaşılabilir. Klinik, bilindiği üzere doktorların hastalarla karşılaştıkları yerdir.

Klinik yöntem de daha çok doktorların kullandıklarına benzer bir yöntemdir. Tanımlamak gerekirse, klinik yöntem ‘’ bir olayı enine boyuna incelemek, geçmişini araştırmak’’ şeklinde tanımlanabilir. Özellikle nadir karşılaşılan durum ve rahatsızlıklarda bir takım özelliklerin ortaya konmasında kullanılmaktadır. Sosyoloji ve yönetim gibi alanlarda kullanılan örnek olay ve vak’ a incelemesi de bu bağlamda değerlendirilebilir.

D.1.3 Testler

Gündelik dilde test denilince özellikle öğrencilerin aklına çoktan seçmeli testler gelir. Oysa test terimi sadece çoktan seçmeli testler için kullanılan bir terim değildir. Hatta tıpta kan testi ve idrar testi gibi testler dikkate alındığında test teriminin yeniden tanımlanma gereği ortaya çıkar. Test, çeşitli kişilere standart şartlar altında standart soruların sorulmasıdır. Tıpta yapılan testler de çeşitli örneklere aynı ölçütlerin uygulanmasıdır. Bu anlamda kullanıldığında, doğru/ yanlış testleri, eşleştirme testler, kısa cevaplı testler vb. den bahsedilebilir. Eğitim ve psikolojideki anlam budur.

Test yönteminin diğer yöntemlerden farkı, karşılaştırma yapmaya imkan vermesidir.

D.2 Deneysel Yöntemler

Deneysel yöntem, bilimin kontrol fonksiyonunu karşılayabilmek için oldukça sık kullanılan bir yöntemdir. Genellikle laboratuarda gerçekleştirilse de, alan deneyi gibi laboratuar dışında kullanılan ve gerçekleştirilen türleri de vardır. Deneysel yöntemi kavrayabilmek için de değişken kavramı üzerinde durmak gerekir.

D.2.1 Değişken

Değişken kişiye, ortama ve zamana göre farklı değerler alabilen bir özelliktir. Boy uzunluğu kişiye göre, hava sıcaklığı ortama göre, ışık da zamana göre değişen değişken olarak ele alınabilir

Değişkenler, araştırmadaki fonksiyonuna göre üçe ayrılır. (Başka bir açıdan değişken sınıflaması ara değişken denilen dördüncü bir değişken türü ortaya koyabilir.)

Bağımsız değişken: Etki değişkenidir. Neden- sonuç ilişkisi içinde, ‘‘neden ’’ olan, bağımsız değişkendir.

Bağımlı değişken: Bağımsız değişkenin, üzerinde etki yaptığı değişken bağımlı değişkendir.

Kontrol değişkeni: Bağımlı değişken üzerinde etkide bulunması beklenen, ancak araştırmada ele alınmadığı için kontrol altında tutulması gereken değişkenlerdir.

D.3 İstatistiksel Yöntemler

İstatistik, sayılardan sonuç çıkarma işlemidir. İstatistik, veriler üzerinde yapılan matematiksel işlemlerdir. Bu yolla, sayma veya ölçme yoluyla elde edilmiş olan verilerin ne anlam ifade ettikleri anlaşılmaya çalışılır. İstatistiksel yöntemleri üç gruba ayırmak mümkündür;

Normal Dağılım

2 . Farkların önem derecesi

3. İlişki (korelasyon)

Test geliştirme

D.3.1 Normal Dağılım

Normal dağılım eğrisi bilimin en büyük buluşlarından biridir. Normal dağılım eğrisi, tabiatta özelliklerin ‘’normal’’ bir şekilde dağıldığını varsayan bir eğridir.

Eğer bu eğrinin bir takım genel özelliklerini bilebilirsek, tabiattaki durum hakkında oldukça güvenilir (en azından ne kadar güvenilir olduğunu tahmin edebildiğimiz) ve doğruya yakın yordamalarda bulunabiliriz. Bu durumun önemi. Bilimin genel kurallara ulaşmaya çalışmasına karşılık, bilimsel araştırmaların örnek gruplar veya vak’ alar (bireyler) üzerinde yapıldığı gerçeğini düşününce anlaşılır hale gelir: Bilimsel araştırmalar yordamalarda bulunmaya çalışmaktadırlar. Başka bir deyişle, dünyadaki herkesi bulup sigara içip içmediklerini inceleyemeyiz, ama uygun koşullarda seçilmiş kişiler üzerindeki incelemelere dayanarak, dünyadaki insanların sigara içme oranı hakkında bir takım yordamalarda bulunabiliriz.

Normal dağılım eğrisi 1 birimdir. İki uçta alt çizgiye değmeyen bir eğridir. Ortasında aritmetik ortalama bulunur. Normal dağılım eğrisinin ölçüsü aritmetik ortalamanın ± 3 standart sapma (ss) olarak belirlenmiştir. Aritmetik ortalamaya göre standart sapma alanlarının kapsadığı miktar belirlidir. Örnek için, ± 1 ss arasında kalan alan %68 civarındadır; ± 2 ss arasındaki alan %95 civarındadır; ± 3 ss arasındaki alan da % 99 civarındadır. Bu alanlara dayanılarak normal dağılım eğrisi üzerinde çeşitli hesaplamalar (aritmetik ortalama ve ss bilindiği taktirde) yapılabilmektedir.

D.3.2 Kullanım Alanları

Normal dağılım eğrisinin iki türlü kullanım üzerinde durulmak gerekir. Bunlardan birincisi, aritmetik ortalama ve standart sapmasını bildiğimiz bir dağılımda alınabilecek bir puanın elde edilme ihtimalidir.

Normal dağılım eğrisinin diğer kullanım şekli de bir puanın anlamını bulmaktır.

Normal dağılım eğrisi aritmetik ortalamasını ve standart sapmasını bildiğimiz her özellik için ne gibi bir bilgiye sahip olabileceğimiz ve bu bilgiye ne kadar güvenebileceğimizi bilmemize yardımcı olur. İstatistikte başka dağılımlar bulunmakla beraber, genellikle araştırmalarda normal dağılım eğrisine dayalı istatistiksel yöntemlere başvurulur.

D.3.3 Farkların Önem Derecesi

Farkların önem derecesi, araştırmada elde edilen iki sayısal değer arasındaki farkın gerçekten önemli olup olmadığını belirlemek için kullanılan bazı istatistiksel teknikleri ifade eder ( t testi, f testi, vb.). Örneğin, ‘’20 kişiden elde edilen 13 ile 8 arasındaki 5 kişilik fark çeşitli zamanlarda yapılabilecek araştırmalarda yüzde kaç ihtimalle tekrar elde edilebilecek bir sonuçtur? Sorusunun cevabını istatistiksel bazı yöntemler kullanarak vermek mümkündür.’’

D.3.4 İlişki( Korelasyon)

İki değişken arasındaki ilişkiyi gösteren bir katsayıdır. Korelasyon için iki değişkene ilişkin birer veri grubunun bulunması ve bu iki veri grubunun da aynı araştırma grubundan elde edilmiş olması gerekmektedir. Örneğin, sınıftaki öğrencilerin boyları ile ayakkabı numaralarını gösteren iki sütunlu bir liste. Böyle bir durumda iki değişken arasındaki ilişki, bir takım hesaplamalarla belirlenebilir.

Korelasyon katsayısı ‘’r’’ ile gösterilir ve iki basamaklı ondalık sayıları ifade edilir: .35 gibi. Katsayı pozitif (+) veya negatif (-) yönde olabilir. Genellikle ondalığın önündeki ’’0’’ (sıfır) yazılmaz. Okunurken de ‘’ nokta otuz beş’’ gibi okunur.

Kural olarak -1’ den küçük, +1’ den büyük olamaz. (+1 ≤ r ≤-1). Bu durumda, r = +1.00 pozitif yönde tam bir ilişkiyi; r =0.00 ilişkisizlik durumunu gösterir. Ama genel olarak korelasyon katsayısı .18, .87, gibi bir sayı şeklinde elde edilir. Çünkü tabiatta tam ilişki bulmak oldukça zordur.

Korelasyon katsayısını matematikteki orantıya benzetmek mümkündür. Pozitif korelasyon doğru orantıya benzetilebilir; değişkenlerden biri artarken diğerinin de artmasını ifade eder. Negatif korelasyon da ters orantıya benzetilebilir; değişkenlerden biri artarken, diğerinin azalmasını ifade eder. Korelasyon katsayısı 1’ e doğru yaklaştıkça gücü artar. Dolayısıyla .90 korelasyon, .15 korelasyondan daha büyük bir ilişkiyi ifade eder. Hatta -96 her ikisinden de daha büyük bir ilişkiyi ifade eder, her ne kadar negatif yönde ise de.

D.4 Test Geliştirme

Testler betimsek yöntemlerdir, aslında onların geliştirilmesi bir takım istatistiksel tekniklerle olur. İyi bir testin sahip olabileceği üç özellik vardır:

Geçerlilik

Güvenirlik

Kullanılışlık

Şimdi bu özellikleri kısaca tanıyalım:

Geçerlilik, testin gerçekten ölçmek istediği şeyi ölçüyor olmasıdır. Örnek olarak, bir takım matematiksel işlemler gerektiren bir fizik testi, matematik bilmediği için öğrencinin başarısız olmasına yol açıyorsa, sadece fizik testi olarak görülmemelidir. Çünkü o aynı zamanda matematiksel bilgi ve becerileri de ölçmektedir.

Güvenirlik, bir testin kararlı ve çeşitli zamanlarda ve zeminlerde aynı sonucu veren bir test olmasıdır. Bir test aynı kişiye çeşitli zamanlarda uygulandığında çeşitli ve tutarsız sonuçlar veriyorsa o test güvenilir değildir. Güvenilir bir test çeşitli zamanlarda tutarlı ve istikrarlı sonuçlar vermelidir.

Kullanılışlık, kullanışlı olması testin hem ekonomik olmasını, hem de kolay uygulanabilmesini ve cevaplandırılabilmesini ifade eder. Aynı zamanda testin uzunluğu da kullanışlık kapsamında değerlendirilebilir.

Bu özellikler, istatistiksel bir takım işlemler yapılarak tespit edilebilirler. Örnek için, bir uyum testi geliştirildiğini düşünelim. Uyum testinin geçerli olduğu şöyle bir yöntem izlenerek tespit edilebilir: Uyumlu olduğu kabul edilen bir grup belirlenir, bir de uyumsuz olduğu kabul edilen bir grup belirlenir. Eğer ölçekten bu iki grubun aldıkları puanların ortalamaları birbirlerinden farklı ise (farkın manidarlığı), ölçeğin geçerli olduğu, yani ölçmek istediği özellik olan uyumu ölçtüğü kabul edilir. Testin güvenilir olduğunu belirlemek için de, ölçek sıradan bir gruba (sözgelimi, üniversite öğrencileri) belli bir süreyle iki kez uygulanır. Bu iki uygulamada bireylerin benzer puan almaları beklenir. Grubun büyük bir kısmı her iki uygulamada da benzer puanlar alıyorsa (iki uygulama arasında yüksek bir ilişki varsa), denilebilir ki bu ölçek güvenilirdir; yani ölçekten elde edilen puanlara güvenilebilir.

Bilimsel Yöntemin Önemi

‘’ Sağduyu dünyada en iyi paylaşılmış şeydir; zira her insan kendi payını o kadar iyi olduğunu sanmaktadır ki, başka her şeyde en güç memnun edilenler bile, kendilerinde bulunan sağduyudan fazlasını arzu etmezler.’’ (Descartes; s:3)

Diye muhteşem eserine başlayan Descartes bile, daha sonraki satırlarında sadece sağduyunun yeterli olmadığını, bir metoda kesinlikle ama kesinlikle ihtiyaç duyulduğunu, lakin deneyimler sonucu bulduğu kimi yöntemler yardımıyla ilerleyebildiğini yazar.

Aslında bilim ve yöntem kavramlarını birbirinden ayrı düşünmek de olanaksızdır: ‘’ Bilim bir kurum; bir yöntem; geleneksel bir bilgi birikimi, üretimin devamı ve gelişmesinde önemli bir etken, evrene ve insana dair inanç ve tutumları biçimlendiren en güçlü etki unsurlarından biri olarak ele alınabilir.’’ (Bernal; s:34)

‘’ Bir üst yapı kurumu olarak bilim, ait olduğu üretim biçiminin egemen sınıfının ihtiyaçlarına cevap verir.

Bu durumun önemi dolayısıyla yapılan araştırmaların sağlıklı ve yararlı sonuçlara ulaşması için, araştırmalarda kullanılan bilimsel yöntemin çok büyük önemi vardır. Kanımızca bilimsel yöntem tektir ve evrenseldir.’’ (Gürses; s:35)

Kökeninde, ‘’ Biri yaşamı güvenilir ve rahat kılma, diğeri dünyayı anlama gibi iki temel ihtiyacın’’ (Yıldırım; s:10) olduğu bilimsel düşünüş ve bulma çabası, kuşkusuz ki her şeyden önce bir yöntem sorunudur, ‘’ İnsanlar olup biten çeşitli olayları anlamak, bilmek ve kavramak için birçok düşünce biçimi geliştirmişlerdir. İnsanlığın zaman ve mekan boyutu içinde geliştirdiği düşünce biçimleri arasında din, mitoloji, sanat-edebiyat, metafizik, ortak duyu önemli yer tutarlar. Bilimsel yöntem de bir düşünce biçimidir. Fakat bilgi edinmede kullanılan en geçerli ve en sağlam bir yöntemdir. Bilimsel yöntem, insan düşüncesinin; insanı, doğayı ve toplumu bilmek, kavramak bakımından geliştirdiği en önemli bir düşünce yöntemidir. Yöntemi genel olarak belli bir amaca ulaşmak içi düşünülmüş bir araştırma planı olarak tanımlayabiliriz. Yöntem, nasıl? Sorusuna cevap arayan bir süreçtir. Yöntem, bir araştırma ve incelemede kullanılan işlemlerin meydana getirdiği bir bütündür. Bu işlerin eylemsel yönü de, zihinsel yönü de vardır. Gözlem, deney, ölçme gibi işlemler eylemseldir. Hipotez, teori kurma, bunlardan gözlenebilir sonuçlar çıkartma ve bu sonuçlardan tekrar olgulara dönerek test etme gibi işlemler de zihinsel, yani kavramsaldır. Bilim, bilgi yığını değil, düşünce yöntemidir. Bilimsel çalışmanın birinci yönü eylemsel, ikinci yönü kavramsal, üçüncü yönü ise gerçekleşmedir.’’ (Beşikçi; ss:7, 22)

Bilimin gelişmesinde yeri olan ilk düşünce şu: Biz insanları üstün yapan şey, gittikçe daha çok ispatlı gerçeklere varmak için aklın yeni yeni buluşlara atılışıdır. (…) Bilimsel çabanın ikinci ülküsü birliktir. Üçüncü ilke ise, düşünce özgürlüğüdür. Bu bilimlerin yanına bir de toplumbilimi koyarsak, bir dördüncü ilke çıkar ortaya: Hoşgörü. Kısaca yeni buluşlara atılan aklın çoşkusu, birlik özlem, özgürlük tutkusu: İşte bilisel araştırmada yer alan ilkeler, bu araştırmayı yaratan, yöneten ve yaşatan ülkü. (Günyol; ss:44, 85)

KAYNAKÇA

Armağan, İbrahim. Sosyal Bilimlerde Yöntem. s:12. İstanbul. 1973

Armay, Ural. Bilimsel Araştırma ve Teknikleri El Kitabı. Der Yayınları. İstanbul. 1981

Bacanlı, Hasan. Gelişim Öğrenme. ss: 26- 36. Nobel Dağıtım. Ankara. 2004

Balcı, Ali. Sosyal Bilimlerde Araştırma Yöntem Teknik ve İlkeler. Pegem A Yayıncılık. Ankara. 2001

Bayet, Albert. Bilim Ahlakı. Çeviren: Vedat Günyol. ss:44, 85. Çam yayınları. İstanbul. 1963

Bennett, W. John. Kültürlerin incelenmesi: Saha Çalışma, Teknik ve Metodoloji Üzerine Bir İnceleme. s: 4. İstanbul. 1968

Bernal, S. Materyalist Bilimler Tarihi. s: 34. Sosyal Yayınları. İstanbul. 1976

Beşikçi, İsmail. Bilim Yöntemi. ss: 7, 22. Komal Yayınları. İstanbul.1990

Daverger, M. Sosyal Bilimlere Giriş. s: 90. İstanbul 1974

Descartes. Metod Üzerine Bir Konuşma. Çeviren: M. Karasan. ss: 3,5. MEB Yayınevi. İstanbul. 1968

Gürses, Fulya. Gürses, Hasan. Dünyada ve Türkiye’ de Gençlik. ss: 35, 36. der Yayınevi. İstanbul. 1979

Kaptan, Saim. Bilimsel Araştırma ve Teknikleri. ss: 13, 36. İstanbul. 1973

Paulme, Young. Bilimsel Sosyal İncelemeler ve Araştırmalar. ss: 47, 49. İstanbul. 1968

Payaslıoğlu, Arif. Sosyal Bilimler Metodolojisi. Çoğaltma. İstanbul. Tarihsiz

Seyidoğlu, Halil. Bilimsel Araştırma ve Yazma El Kitabı. ss:3, 6. Olgaç Matbaası. Ankara. 1979

Türkdoğan, Orhan. Bilimsel Değerlendirme ve Araştırma Metodolojisi. İstanbul. 1995

Yıldırım, Cemal. Bilim Tarihi. s:10. Gerçek Yayınları. İstanbul. 1974

Yurt, İbrahim. DPT’ nin Türkiye’ nin Araştırma Potansiyeli ve Sorunları. S:40. SPD Yayınları. İstanbul. 1999

not: aLıntıdır!

Hiç yorum yok: